15 Eylül 2016 Perşembe

Bafa Gölü Gezi Rehberi, Nasıl Gidilir, Neler Yapılır ?


Datça gezimizden dönerken tesadüfen keşfettiğimiz bu şahane göl için çeşitli yollar tercih edebilirsiniz. Aslında burayı biz de keşfetmedik. Datça’dan Didim’e geçecekken bizi karşılayacak olan sevgili arkadaşım Ayşegül ve eşi bizi uygun bir yerde beklemek isterken Bafa Gölü’ne de hep gitmek isteyip gidemedikleri için uğramışlar. Sonra Ayşegül’ün beni çığlık çığlığa arayıp Gamzeeee harika bir yer keşfettik kesinlikle görmeniz gerekiyor demesi ve bize bir fotoğraf atmasıyla olaylar gelişti. Zaten fotoğrafı görünce şahane bir yer olduğunu ve hemen oraya ışınlanmak istediğimi hissettim
Bafa Gölü Muğla/Milas karayolu istikametinde Bafa Kasabası’nın ilerisinde Ege Bölgesi’nin en büyük gölü. Bir kısmı Söke bir kısmı Milas sınırlarında. Sanki bir deniz gibi dağların arasında kalmış koskoca bir güzellikler diyarı. Girişte kurumuş bir zeminin karşıladığı göl kenarında görünen kayık adeta sanat eseri gibi. Sonrasında kıvrıla kıvrıla ilerleyen yolda el işi malzemeleri satan tam olarak Türkçe konuşmayan köylü kadınları görüyoruz. Sessizlik içinde kıvrılan yollarda harika bir bitki örtüsü, doğal güzellikler eşlik ediyor bizlere.
Bafa Gölü’nün eskiden Ege Denizi’nin bir körfezi olduğu söyleniyor. Şu anda denize olan mesafesi düşünülünce biraz imkansız gözükse de yüzyıllar içinde Büyük Menderes Nehri’nin taşıdığı alüvyonlar ile bir göl haline geldiğini öğreniyoruz. Gölün çevrelendiği dağlar ise şeklinden adını alan Beşparmak Dağları. Dağlara doğru bakıldığında orada bir tarih yatıyor dedirten hafif ürpertici, fazlaca sessiz bir hali var. Öğrendiğimize göre dağların içinde Bizans döneminden kalma manastırlar ve bazı tarihi yapılar da varmış. Göl kenarında bulunan Heraklia sapağından sapıldığında Gölyaka Köyü karşınıza çıkıveriyor ki buradan da yürüyüş alanlarını keşfe çıkabiliyorsunuz. Bizim bu kadar uzun vaktimiz olmaması sebebiyle zaman kaybetmek istemiyoruz. Biraz daha ileride Kapkırı Köyü var ki burada dinlenmek, bir kahve molası vermek, güzel Ege insanı ile sohbet etmek mümkün. Bu köyde Heraklia antik kenti kalıntılarını da görmek mümkün. Köydeki doğal hayat, harika manzara, aşırı derecede doğallık bizleri etkiliyor. Burada yaşayan gerçekten yaşlanamaz dedirten bir güzellik var ki hayranlık içinde kalıyoruz. Kapkırı Köyü’ne ait bazı efsaneler var ki yaptığım araştırmalardan en beğendiğimi sizinle paylaşmak isterim
-Bafa Gölü kıyısında bulunan şimdi Beşparmak Dağları olarak bilinen Latmos Dağı eteklerinde bir çoban yaşarmış. Bu çoban bir gün koyunlarını otlatmaktan yorgun düşmüş ve bir ağacın altında uyumaya başlamış. Ve bu sırada Zeus'un kızı Selena onu görmüş ve bir anda bu çobana aşık olmuş. O ölümsüz, çoban ise ölümlüymüş. Babası Zeus kızının aşkını anlamış anlamasına da çoban ölümlü olduğu bu aşka karşı gelmiş.
Selena babasına çobanı çok sevdiğini defalarca söylemiş, ama Zeus hep karşı çıkmış. Bir gün çoban yine yorgun düşüp uyuduğu bir gün onu gelmiş ve dudağından öpmüş. Babası da bunu görmüş ama belli etmemiş çok sevdiği kızı Selena'ya.
Selena babasına çobana aşık olduğunu, ölümsüzlüğünü almasını, ölümlü olarak çobanla evlenmek istediğini belirtmiş.
Zeus sadece bir yol olduğunu, bunun da çobanı ölüm uykusuna yatırmak olduğunu söylemiş. Selena babasının bu teklifini kabul etmiş.
Çoban ölüm uykusunu yatmış. Selena ise hala ölümsüzmüş. Çobanın ruhu gökyüzüne çıkmış ama Selena'ya dokunamamış bile… Babası oyun oynamış güzeller güzeli kızı Selena'ya, yani sözünü tutmamış.
Şimdi her yıl Haziran'ın 15'inde Selena gökyüzündeki dolunayın içine girermiş ve Bafa Gölü'ne bir damla gözyaşı akıtırmış.
Ve Bafa Gölü, Selena'nın gözyaşı ile hırçınlaşır ve o yaz gününde dalgalarla dolu olurmuş.
Bafa Gölü kıyısında oturan Karyalılar, İyonyalılar ve diğer medeniyetler efsaneyi dilden dile anlatmış ve efsane günümüze gelmiş.-
Göl kıyısına indiğimizde ise gölün ve kumların tadına varıyoruz. Kocaman bir kumsal küçük bir işletme ile bizleri karşılıyor. Bu kumsalın karşısında da gölün içinde tarihi bir yapı dikkatimizi çekiyor. Kumsal diyorum çünkü burası göl kenarı gibi değil. Adeta deniz kenarında hissettiren kum taneleri, göl suyu.. Kısa bir süre önce düğün yapılmış olduğunu düşündüğümüz alanda buna dair bazı ekipmanlar hala duruyor. Bize de fotoğraf çekmek için hazırlanmış alna oluşturmuş oluyor. Adeta bir zaman denizinin içinde yüzüyorum. Bu sessizlik, bu görüntü alıp götürüyor beni.
Bafa Gölü çevresinde ve Kapkırı köyünde pansiyonlara ait cafelerde yemek yiyebilir çay kahve molası verebilirsiniz. Buraya gelip yılan balığı yemeden dönülmemesi tavsiye edilenler arasında. Bir de Çeri Restoranda güzel bir kahvaltı. Çeri Restoran Bafa Gölü’ne gelenlerin sık tercih ettiği güzel bir mekan. Bu sebeple de oldukça kalabalık oluyor. Erken davranıp göl kenarında bir yer bulabilmek önemli Diyor ki Çeri Restoran ; Kaçan balık büyük olur kaçamayan Çeride ızgara olur Çeride yapılan harika bir kahvaltı ile aklımız burayı adım adım keşfetmekte kalarak buradan ayrılıyoruz. Tarihi dokusu, keşfedilecek pek çok yeri ile Bafa Gölü sizleri bekliyor. Bizim göremediğimiz ve Bafa Gölü’ne 1,5 saatlik bir mesafede yer alan Yediler Manastırı en eski manastırlardan bir tanesi. Biz bir daha keşif yapmak için kendimize söz vererek ayrılıyoruz.
Tekrar gelebilmek görebilmek umudumuzla.
Sevgiler Gamze’den.

24 Ağustos 2016 Çarşamba

KAHVENİN HATRINA




Bazı insanlar baktığında içinizi titretir. Acısı gözlerine yansımış, her an ağlamaya başlayacakmış gibidir bu insanlar. Çoğu zaman kaçmak isterim bu gözlerden. Baktıkça derinlere dalarım ve elimden de bir şey gelmezse kahrolurum.. Bugün kaçıramadım gözlerimi.. Karşımda dolu gözlerle yemek yiyen canım personelimle 2 lafın belini kıralım dedik. Dedik ama ben söyleyecek söz bulamadim. Gözleri gibi içi de dolmuş anlattıkça anlattı.. Açıldıkça açıldı... Ve biliyordum normalde kimseyle paylaşmadığını.. Sadece dinledim.. Sözcükler boğazımda düğümlendi.. Benden yaşça büyük annem yaşında kadın neler sığdırmayı başarmıştı bu yaşama... Belki nelere isyan etmesi gerekiyordu da direniyordu içine atıyordu.. Kadın olmak zordu bu hayatta evet biliyordum.. Ama böylesi de içimi acıtıyordu.. Neden şiddete eğilim gösteren, o güzel gözleri dolduran insanlar vardı bu hayatta... Yemeğini yemedi.. Sadece anlatmaya acıkmış bunu anladım. Sordum neden yemedin diye... Aslında böyle olsun istemezdim dedi.. Böyle ağlamak istemiyorum fakat bazen de dayanamıyorum dedi... Rahat bıraktım içini dilediği gibi döksün diye.. Terk edilmiş olmak değildi aslında ağlatan üzen.. Bunca mücadele karşısında kılını kıpırdatmayan adamdı... 3 oğlan evladı olan bu anne kendi başına 2 evladını evlendirmiş.. Gelinlerini karşısına alıp uzun uzun konuşmuş.. Durumlarını neler yapabileceklerini anlatmış. Gelinim hala söyler dedi. Seninle o gün o balkonda içtiğim kahvenin tadını bir daha hiç bulamadım diye.. Çok etkilendim.. Evet bir kahvenin kırk yılı hatırı vardı ve eğer gerçek bir hayat hikayesi bu kahveye eşlik ettiyse nice kırk yıllar devirirdi.. Gel dedim bir kahve yapayım sana.. Kahvemizi yaptım yanına güzel bir çikolata ile ikram ettim.. Karşımda bana sonsuz teşekkürlerini sunan personelim.. Gerçekten yıllara değen bir küçük an yaşadık.. Kahve bahaneydi... Sohbet her şeye değdi. Sonra sordum gelinin kahvesi mi benimki mi :) Dolu gözler gülümsedi:) İkisinin yeri de ayrı müdürüm diye:) Kadın olmak zordu vesselam... Anne olmak zordu.. Bilmesem de karşımdaki bunu en iyi açıklayan örnekti.. Sen çok güçlü bir kadınsın ve çalıştığın için kendini taktir etmelisin diyebildim... Gerçekten güçlüydü... Kolay değildi bir ömre bunca acıyı sığdırmak ve üç evlat yetiştirmek...
Şimdi düşünüyorum da insanları anlamak ne kadar kolay aslında. Bir bakış anlatırken her şeyi biz önümüzdeki en güzeli göremeyecek kadar bos bakıyoruz etrafımıza.. Bir bakalım bakan gözler ne anlatıyor veya sözcükler dile geldiğinde neler dökülecek ağızdan.. Bir duyalım.. Belki elimizden bir şey gelmeyecek ama kırk yıl sürecek bir hatıra kalacak ömürlerde..

Tatlı sohbetleriniz olsun hatırları kırk yıllar süren mis kahvelerle.. Ve görelim yaşam bize neler sunuyor neler kıymetli..


Sevgiyle...

19 Ağustos 2016 Cuma





Erken kalkan erken yol alır sözü hayat boyu aklımda kalsın.. Bunu bir felsefe haline getirip hep böyle yaşayayım.. Puslu bir cumartesi gününden merhaba.. Susmayan telefonlar yapmışlar.. Uyutmayan işler.. Tatlı Tatlı telaşlar yapmışlar biz erken kalkalım ve erken yol alalım diye :)) Bu cumartesi güneş bulutlar ardına saklanmış, görücüye çıkacak genç bir kız gibi nazlı ve narin.. Tam da bu anda hadi at kendini sokaklara diyorum. Sahile yakın oturuyor olmanın da böyle güzel bir yanı var işte. Denizin sesini kokusunu hissederek yürümek uzun uzun.. Güne erken saatlerde başlamanın ayrı bir tadı var. Sanki güneş başka, çiçekler başka, kuşlar ayrı bir uçup ötüyor.. Sessizliğin sesi var erken saatlerde. Ve ben bu sesi çok sevenlerdenim... Eğer gerçekten iyi hissetmiyorsam ya da çok iyiysem (fark etmez bu iki uç nokta) atıyorum kendimi yollara.. Sessizlikte bir başka güzel suyun sesi ve yürümek bitmeyen deniz yolunda. Bu cumartesi böyle başladı. Bunca işin arasında, düşüneceklerim arasında kendime izin verdim:)
Hadi siz de uyanın artık:) Günü bitirmeyin.. Doya doya yaşayın.. Az uyku çok yol demek..
"Bilmek isteyen yola çıkar" Altaylarda şaman duasından bir cümle.. Erken kalkıp erken yol alalım.. Hayatta ne varsa öğrenip bilelim.. Hiç bitmesin bu doyumsuzluk.

Mutlu Haftasonları diliyorum...

18 Ağustos 2016 Perşembe

SON Kİİİ ÜÇ :)



Geri sayıma başladığımız zaman dilimindeyim.. Oldukça yoğun geçiyor. Bugünlerde tecrübe ettiklerimi de sizinle paylaşmak istiyorum. Öncelikle kız annelerinin neden çocukları çalışmaya başladığında çeyiz al bir kenarda dursun dediğini çok iyi anladım artık:)) Gerçekten önceden aldıklarımız ve yaptıklarımız yanımıza kar olarak kalıyor. Tabi ki gün gün değişen modeller renkler ve fikirler oluyor. Hatta ben bu sebeple bir çok detayı son günlere bırakmayı tercih ettim.. Yine de daha sonradan beğeneceğimi düşündüğüm her şeyi almıştım ve bu ürünler için hep iyi ki almışım da bir kenara koymuşum dedim :) Özellikle nevresim takımları , pike takımları ve havlu tarzında tekstil ürünleri sonradan beğenmeme ihtimali olmayan ürünler. Yeterli miktarlarda alıp bir kenara koymakta fayda var diye düşünüyorum ben çalışmaya başladıktan sonra öyle yapmıştım:) Bu tarz ürünleri önceden almanın bir faydası da indirim günlerini rahatlıkla takip ediyor olabilmek. Ürün indirime giriyor ve alıyorsunuz.. Daha sonra da çok fazla ihtiyaç duymuyorsunuz.. Yine aynı şekilde mutfak malzemeleri de sonradan beğenilmesi mümkün ürünler. Yemek takımları, kahvaltı setleri, çatal kaşık setleri gibi ürünler öncesinde alınarak sizleri rahatlatacaktır. Tavsiyem zevkinize göre uzun vadede kullanabilecek tercihler yapmanız. Böylece acaba sıkılır mıyım veya kullanımda zorlanır mıyım fikri de ortadan kalkıyor.
 Eviniz ile ilgili her şey zamanla olacak ve düzen sağlanacak. Bu sebeple biraz da kendimizle ilgilenmemiz gerekiyor. Hazırlık aşamasında dikkat edilmesi gereken bir diğer hususta kendinize zaman ayırmanız. Düğün nile ilgili detaylara zaman ayırmak ve bunları önceden planlamak.. Örneğin fotoğraf çekimi çok hassas bir konu. Eğer dış çekim düşünüyorsanız öncelikle fotoğrafçı araştırmanız gerekecek. Ben bu şekilde ilerledim. İstanbul ve İzmit olmak üzere pek çok fotoğrafçı ile görüşmem oldu. Hepsinden pakrt çeşitlerini öğrendim ve detaylı olarak bilgilendirmeler aldım. Fiyat ve paket detaylarını inceleyip size uygun olanı seçmeniz gerekiyor. Bazen fotoğrafçının kendisine göre prensipleri olabiliyor. Detay konuşmak faydalı. Benim tercihim düğün öncesi dış çekim oldu. Fotoğrafçım ise Meryem Türkmen. Araştırmalarım sonucu kendisine ulaştım. Çok pozitif şeker mi şeker. Tabi sonucu görmeden burada size övgü dolu cümleler kurmak istemiyorum. Zaten çekim sonrası da detaylı hir yazı paylaşıp gerekli tüyolar veriyor olacağım. Fotograf çekimi benim önceliklerim arasındaydı. Bu sebeple ilk önce hallettiklerim arasında yer aldı. Ve gerçekten karar verip randevu da alınca bir rahatlama oluyor. Bu şekilde tavsiye ediyorum.


Bir diğer konu ise çok çok önemli olan balayı:) balayı konusu da benim için çok hassas ve karar vermesi zor bir konuydu.. Düğün tarihinin belirlenmesi akabinde araştırmalara başladım. Aslında fikirlerim az çok belliydi. Bu sebeple de çok zorlandığımı söyleyemem. Sizlerin de mutlaka bir fikri vardır. Özel bir tatil düşüncesi insanın aklında mutlaka oluyor. Ben uzak diyarlarda keşifler yapmak adına tercihte bulundum diyeyim. Yine balayı konusundan bahsedeceğim ayrı hir yazım olacak. Bu şimdilik sürpriz olsun :) seyahat yazısı olarak kaleme almayı düşünüyorum. Sizler de düğün tarihi alındıktan sonra mutlaka balayı planınızı yapın. Bu planı yapmayıp erteleyip bu özel tatilden mahrum olan arkadaşlarım var. Tabi ki sonra da gidilebilir ama ben aynı büyü olacağını düşünmüyorum. Hep ukde olarak kalacaktır..Ertelemeyin karar verin ve hazırlıklara başlayın:))


Bu arada görselde gördüğünüz gelincik detaylı davetiyemiz :) Davetiyemizin de güzel bir anısı var. Gitmiş olduğum bir kursta, ders arası verip hava almaya çıktık. Tesadüf bu ki matbaa yanından geçtik, katalog inceledik vs derken bu modele vuruldum. Gelincik çiçeğini de oldum olası severim. Tablo gibi geldi gördüğüm andan beri. Nişanlım da beğenince sadece model vardı aklımızda. Başka bir yere bakmadık bile . Şimdi bu davetiyelere listeler hazırlamak ve dostları da unutmadan dağıtmak kaldı tabi ki çok önemli :) Davetiye listesi yapmakta lütfen öncelikli işiniz olsun . Aksi halde epey zorluyor. Ben başladım :)



Bu yazımda düğün öncesi evimiz ve kendimiz için neler yapabiliriz, nelere öncelik vermeliyiz gibi tüyolar verdim. Zaman ilerledikçe ve tecrübe ettikçe neler yapabiliriz ben yapmadım da pişman oldum dediklerimden bahsedeceğim:)



Herkese mutlu günler diliyorum.


Takipte ve sevgiyle kalın.

20 Mayıs 2016 Cuma

DALLARI BASTI KİTAP

 

                                                   



14 Mayıs 2016 tarihinde dalları kitap bastı :) Kocaeli 8. kitap fuarı ile birlikte bir kez daha şenlendi ve 22 Mayıs'a kadar okuyucuları, yazarları ağırlamaya devam edecek.
Gençlik ve Spor Bayramı vesilesiyle ben de Kitap fuarına hafta içi gitme fırsatı buldum. 8.si gerçekleşen Kocaeli Kitap fuarlarının bugüne kadar hepsini ziyaret etmişimdir. İlk fuar ile bugün gerçekleşen arasında epey fark var elbette. Harika bir organizasyon. Gerçekten emeği geçen herkese teşekkürler. Sürekli bir aktivite var ve bu hareketlilik cezbediyor olacak ki ciddi bir kalabalık var.




Fuar 3 salondan oluşuyor. A-B-C salonları misafirleri çeşitli organizasyonlarla karşılıyor. A ve B salonları yayınevleriyle birlikte yazarlara kitap imzalatma imkanı sunan salonlar. C salonunda ise sahaflar var, bin bir çeşit yaşanmışlık barındıran, kokuSu, dokusu bambaşka, emek emek kitaplıklarla karşılıyor bizi.

Malum pek çok yayınevi kapılarını açıyor, hepsi rekabet içinde ve bu sebeple ciddi indirimler ile kitaplar alma şansınız var. Konuk yazar listesi de oldukça kalabalık. Kimler yok ki. Ben her ne kadar istediğim yazarlara denk gelmesem de ortamı solumak ve alışveriş yapmakta ciddi moral oldu.


Kitap stantlarının yanında konferanslar da bir yandan devam ediyor. Ayrıca geçmiş yıllara göre herkesin dinlenmesini sağlayacak güzel ortamlar oluşturulmuş. Çeşitli markalar sponsorluk almış ve herkese su dağıtıyor mesela, 2 kitap alana su hediye gibi enteresan kampanyalar var.

Hep hayalim olan kitap kumbarası hayata geçirilmiş. Ben Okudum Sen de Oku kampanyası ile oluşturulan kitap kumbarasına okuduğumuz kitapları atıyoruz ve başkalarının da okumasına fırsat veriyoruz.

En çok ilgimi çeken köşelerden biri de kitap fuarı ile ilgili duygu ve düşüncelerin yazılmasının sağlandığı pano oldu :) renkli bir görüntü.. neler neler yazmıyordu ki, sevdiğine aşkını ilan edenden tutun da, üye olduğu grup adını öne çıkarmaya çalışanlar :) neler vardı neler:)
 
Sahafların bulunduğu salona olan ilgi de oldukça güzel. İnsan nereye saldıracağını şaşırıyor. Öyle ilginç şeyler var ki, çok uzun yıllardan beri yaşayan kitaplar, kim bilir kaç kişi tarafından okunup sayfaları açılmış , nice yaşanmış hikayelere tanık olmuş mis kokulular, eski para koleksiyonları, plaklar, pul koleksiyonları, kartpostallar ve daha niceleri.. Burada gerçek bir birikim, gerçek bir yazı dünyası var. İçime çekiyorum eski değerlilerin kokusunu.. Burcu burcu hayat kokuyor. Sahafların arasında epey zaman harcıyorum, sanki fuarda değilim de bambaşka bir zaman dilimindeyim..
 
 
 
Çocuk kitap stantları da oldukça ilgi çekiyor. Çocuklar için bazı karakterlerin animasyonları getirilmiş ki bu bölümler oldukça kalabalık :) Hem fotoğraf çektiriyorlar, hem kitaplarını imzalatıyorlar. Aslında düşünüyorum da ne kadar da şanslılar. Bizler gerçekten bunca imkana sahip değildik. Şimdi ise bunca imkana karşılık  teknolojiye yenilen sayfalar var maalesef. Fuara gösterilen ilgi umduğumun üzerinde, belki de artık her şeye aç bir toplum olarak okumaya ve anlamaya da açız ve daha çok okuyan bir toplum olacağız kim bilir :) Belki meraktan değildir bunca kalabalık, umut ediyorum her şeye rağmen ,insanlar bu derya deniz için geliyor diye .
 
Her şeye rağmen, kitap fuarına gidip solumanızı ve soluklanmanızı tavsiye derim. Özellikle pazar günü gelecek olan pek çok tanıdık yazar var. Kitaplarınızı imzalatabilir, fırsat bulursanız kısa da olsa sohbet edebilirsiniz.
 
Şimdiden iyi eğlenceler, bol okumalar :)
 


15 Mayıs 2016 Pazar



Muhteşem bir pazar gününün sonundan merhaba :) Pazar günü günlerin en tatlısı. Bir gün öncesinde planları tasarlamak gerekiyor diye düşünüyorum. Aksi halde haftanın yorgunluğu ile uykuda kalmak olası . İzmit için sabah kahvaltısı yapılacak pek çok kafeterya olmasına rağmen ev tipi hazırlık ile kahvaltı yapılacak oldukça nezih mekanlarımız da var. 60 Evler Harikalar Diyarı, Seka Park İzmit, Gölcük Yolu Sahili gibi deniz gören mekanlar mevcut.
Bizim bugün tercihimiz Seka Park İzmit'ti. Bol güneş olmasına rağmen rüzgar çok fazlaydı. Bu sebeple deniz kenarını tercih etmedik, içeride çalıkların olduğu bölgeye yerleştik. Harika bir atmosfer vardı. Sakin ve huzurlu bir hava vardı. Pazar klasiği olmasından dolayı oldukça da kalabalıktı.
Pazar günlerinde kahvaltıların özel olması konusunda ısrarcıyım. Yorucu bir haftayı geride bırakmış olmanın mutlu zaferi ile herkes kendini ödüllendirsin. Şehir dışında güzel mekanlar tercih edilebileceği gibi evde hazırlanan şık bir kahvaltı sofrası veya piknik tipi kahvaltı da enerjiyi atmak için uygun olacaktır. Biraz mutluluk biraz huzur tüm haftanın stresini atmamı için destek olacaktır.
Pazar günleri özeldir lütfen değerlendirelim :) Atalım kendimizi temiz havaya.. Toprağa basıp tüm negatif elektriğimizi yollayalım. Biz bugün böyle yaptık. Ve tavsiye ederiz efendim :)
Yanımızda neler mi vardı :) Çavdarlı ekmeğimiz, klasik kahvaltılıklar, simit , çay ve çeşitli meyveler. Kitabıma da yeni başladım bu arada . Sunay Akın okuyorum. İstanbul'un Nazım Planı. Daha önce okuduğum Bir Çift Kundura'yı şiddetle tavsiye ederim, pek çok şey öğrendim.
Ve tabi ki fotoğraf makinem de yanımdaydı. Güzel bir kahvaltı sonrası güzel fotoğraflar da çekmek keyifliydi.
Herkese böyle güzel pazar günleri dilerim. Pazar günlerini boş harcamak yerine bol keyifle geçirmek güzel olacaktır. Tabi dinlenmeli bir keyif olması ertesi gün Pazartesi olduğu da unutulmamalı benden söylemesi :)

30 Nisan 2016 Cumartesi






Uzun zaman ara verdikten sonra tekrar Merhaba ,
Bu zaman aralığında yazmaya ara verdiğim de söylenemez. Gurmex sitesinde Seyahat, Mekan ve Gıda üzerine yazmaya devam ettim ve ediyorum. Gamzenika biraz boş kaldı sadece ..  Aslında yazacak paylaşacak öyle güzel şeyler vardı ki belki de zamanı değildi.. Her şey vaktinde oluyor bazen biz böyle istemesek de..
O zaman tekrar Merhaba ,
Hayata.. Mayısa.. Kuşlara.. Kelebeklere.. Dostlara Merhaba ..
Bazen mutluluk bazen de hüzün sevk ediyor yazmaya..
Hayatta sevdiklerimizin ne kadar önemli olduğunu hatta bazen onlar olmasa ne olurdu fikrini unutup yaşıyoruz.. Sonra geriye dönüp bakınca bir avuç geçen zaman kalıyor elimizde.
Zamanı etkin kullanmaktan bahsetmek istiyorum. Zaman dediğimiz hayatta hiç bir karşılık ile elde edemeyeceğimiz değer biçilmez bir olgu.. Akıp giden.. Alıp giden.. Durmayan.. Söyleyen. Konuşan.. Yalvaran.. Zaman yalvarıyor bizlere. Beni boşa harcama diye. Bizlerse tutturmuş gidiyoruz. Koşa koşa.. Bazen emekleyerek. Zamanı da planlamak lazım. Demiyorum her günümüz dakikamız planlı programlı olsun diye. Spontane yaşamak benim de hoşuma gidiyor.. Fakat bir şeyler yok olunca anlıyorum zaman hunharca kullanılacak bir şey değil.. Bilelim kıymetini sabah 6'da uyanmanın.. Mis gibi sabah havasını ciğerlerimize çekmenin. Sonra bir adım attık mı sokaklara.. Kuş sesleri bile nasibini almış tüm güzelliklerden bizi bekliyor olacak.. İşte böyle sabahlarda düşünüyorum tüm bunları. Erken uyanmak. Zamanı hunharca harcamadan güne başlamak ve böyle devam etmek.. Sabah güzel bir sahil havası. Sahil yoksa deniz yoksa sokaklar da sabah saatlerinde pek bir güzeldir eminim.. O zaman diyeceğiz kendimize. Evet yaşıyorum.. İyi ki yaşıyorum bu anı..

Hayatı dinlemek kişiyi dinlendirir. Zaman dediğimiz koşarak sona yaklaşırken bizleri düşünmez.. Kim nasıl yaşadı. Kim sevdiklerine ve kendine beni payladı diye hesap yapmaz. O zaman biz bileceğiz bu hesabı. Ve yöneteceğiz zamanı.

Gün güzelse günler güzel olacak. Aylara yansıyacak. Ve sonra tüm hayatı güzelleştiren bir etkisi olacak bunu bilelim..

Uyku dediğimiz başka bir alem. Ne kadar az vakit ayırsak o kadar kardır.. Ne kadar çok uyanık kalsak  kadar çok şey öğreneceğiz.

Bir kuş bir kelebek.. Sen gördüğün kadar güzel.. Hissettiğin kadar da canlı. Atalım kendimizi sokaklara. Sevelim hayatı ve sahip olduğumuz değerleri.

Sevdiklerimize sıkı sıkı sarılalım. Bir günaydın demeyi çok görmeyelim. Bizim bilmediğimiz ne mutluluklar oluşur bir tebessümle. Esirgemeyelim gülümsemeyi.

Mutluluk sağlık ve aşkla kalın.

Hayatı yaşayın hunharca.. Zamanı değil...