Ayvalık‘a giriş yaptıktan
sonra sahildeki Ayvalık Gücü 2‘de Ayvalık tostu yiyip yanında soğuk bir limonata
içiyoruz.
Alibey Adası
olarak da bilinen Cunda sakinliğe, huzura ihtiyacı olanlar için biçilmiş
kaftan.. Balıkesir‘in Ayvalık ilçesine bağlı
adaya Ayvalık‘tan uzun ince bir
yoldan bağlanıyorsunuz. Türkiye’nin ilk boğaz köprüsü tabelası dikkat çekiyor, küçük
bir köprü ile Cunda‘ya giriş sağlanmış oluyor.
Sahildeki Restoranlar,
Meşhur Taş Kahve, bir çok balıkçı restoranı bizi kucaklayanlar arasında..
Kedileri de unutmamak gerek. Sokaklar güzel kedilerle dolu.. Dikkat çeken
yanları ise gözleri cam
gibi parlıyor. Balık yemekten adeta ışıl ışıl parlayan kedi gözleri var. Tüm bu
detaylar adeta yaz geldi dercesine coşkun..
Öncelikle
sokaklarda bir keşif yapıyoruz. Cunda adasına her sene mutlaka gelmeme rağmen
Arnavut kaldırımlı, bol çiçekli, incir kokulu sokaklarında yürümeye
doyamıyorum. Restore edilmeyi bekleyen evler, rengârenk panjurlu olanlar ve pek
çokları dikkat çekiyor. Cundayı Cunda yapan herkesin neşe içinde evlerini veya
pansiyonlarını rengarenk çiçeklerle süslemiş olması.. Adaya ayrı bir ahenk
veriyor, Hayat var dedirtiyor. Çiçek olan evde huzur vardır der annem görüp
gezdikçe doğruluyorum bu cümlesini. Ayrıca dikkat çeken bir konuda her evin bir
kedisi, bir köpeği oluşu ve evlerin önünde hayvanlar için yemek ve su
kaplarının bulunması.. Cunda’da sokak hayvanları diye bir tabir olduğunu da
zannetmiyorum. Çünkü her biri Cunda halkı ve tatilcileri tarafından oldukça
seviliyor ve bakılıyor. Akşam yemeği için tercihimiz deniz mahsullerinden
yana.. Ada hayatı bana denizkızı olmak gerekliliğini hatırlatıyor benim için
adalarda yaşayan insanlar bir başka ve daha asil geliyor. Çocuklar bile
başka konuşup başka oyun oynuyor. Kedilerin bile gözlerinde balık yemenin
canlılığı ;))
Gelgelim akşam
yemeği için tercihimize.. Sahil boyu restoranlara bakıyoruz, özellikle denize
yakın olan masalar rezerve edilmiş.. Neredeyse yer bulmak imkânsız, var olan
yerleri de biz beğenmiyoruz. Boncuk Restoran’da bir yer bulabilip oturuyoruz. Meze
seçimlerimizi yapmak üzere şef garsonu takip ediyoruz. haydari olmazsa olmaz.. Közlenmiş
patlıcan, acılı ezme ve güzel bir salata tercihlerimiz… kalamar ve güveçte
karides olmadan olmaz diyoruz. Çipurayı da ekledik mi masamız tamamdır. Rakı ve
bira ile sofrayı neşelendiriyoruz mekân oldukça kalabalık… Tek kişilik bir
canlı müzik eşliğinde yemeğimizi yerken kediler de bize eşlik ediyor. Kıyamayıp
1 -2 parça balık verdikçe sayıları artıyor.. gözler cam gibi öyle arsızlar ki
sandalyelere çıkıp yemeğimize eşlik bile ediyorlar.
Akşam yemeği
sonrası güzel Cunda’da bir yürüyüş yapmak önemli.. Her ne kadar havanın ve
sokakların tadını çıkarmak amaç olsa da dondurma kadar tatlı dondurmacının
esprileriyle yaptığı satış politikasından kendini kaçıramıyor insan.
Kızarmış
dondurma yiyip yürüyüşe devam ediyoruz. Hediyelik eşyalar satan dükkanlar, midyeciler,
buzlu badem satan seyyar satıcılar, enfes lokmacılar.. Her biri ayrı bir hava
katıyor adaya..
Ertesi güne açık
büfe kahvaltı ile başlıyoruz. Güzel havanın ve sakinliğin tadını çıkarabilmek
önemli.. Kahvaltı menüsü oldukça zengin, mekanda huzur hakim.. Kediler yine baş
tacımız ve kimse onlardan rahatsız değil, aksine birlikte kahvaltı yapmaktan
keyif alıyoruz. Kahvaltıdan sonra tekrar Cunda sokaklarında bir tura çıkıyoruz.
Her seferinde ayrı güzel görünüyor göze. Sanki her yıl sevdiğine hazırlanan bir
gelin gibi süsleniyor Cunda Adası.. Sokaklarındaki çiçek şöleni tarifsiz..
Bahçelerde
kedi ve köpekler.. Kafelerdeki tarihi ve samimi hava hiç eskimiyor. Hiç
değişmiyor.
Öğlen
saatlerinde merkeze çok yakın olan Papaz Beach tercih edilebilir. Loca şeklinde
özel alanları olduğu gibi yeşillikler arasında minderlerle süslenmiş bir alanı
da mevcut. Girişler kişi başı 20 tl. Günlük verilen fiyat içinde Papaz Beach‘e
ait tüm hizmetlerden faydalanılıyor. İster loca da ister yeşil alan da
oturabiliyorsunuz.
Yer
değişikliği yapmakta da sıkıntı yok. Ayrıca zengin de bir menüsü var, hizmet
gerçekten güzel ve hızlı, yazın çabuk acıkıldığı düşünülürse, hizmet buna
hızlıca cevap veriyor. Beach’te bir müzik grubu akşam için hazırlık yapıyor. Bu
sırada bizler de güzel şarkılardan faydalanmış oluyoruz.
Eğer daha
sakin bir plaj arıyorsanız Patriça Koyu tercih edilebilir. Cunda girişte
bulunan yel değirmeninden sağa dönüldüğünde toprak bir yoldan Patriça Koyu’na
gidiliyor. Patriça koyu Cunda gibi hareketli değil, adeta in cin top oynuyor.
Bu koy Huzur Koyu olarak da anılabilir, sessizlik ve doğallık hakim..
Patriça
Yunanca koltuk değneği anlamına geliyor. Şekil olarak koltuk değneğine
benzemesi sebebiyle de bu ismi almış.. Sessiz bir huzur isteyenler için tam
yeri.. Oldukça temiz bir deniz ve hatta deniz canlılarını yakından görmek
mümkün..
Deniz
kestaneleri, midyeler yakından izlenebiliyor. Yazlık ve site gibi
yapılanmalar bulunmuyor. Sadece 1. Köy ve 2. Köy olarak adlandırılan küçük
köyler mevcut.. 1920’li yıllarda Giritlilerin yaşadığı Patriça’da tarım ve
zeytincilik ön plandaymış, hala da zeytin ağaçları dikkat çekiyor. Şimdi ise
doğal hayatı ve sakinliği tercih eden tatilciler için bir sığınak..
Mutlu
zamanlar çabuk geçermiş.. Dönme vaktine yaklaşıldıkça bir hüzün kaplıyor
içimizi.. Yola çıkmadan önce Cunda‘daki favorimiz olan Karadeniz
Pastanesi’nde bir kahve içmeden, kurabiyeler yemeden dönmek
istemiyoruz.
Karadeniz
Pastanesi hem mekan görünümü hem de hizmeti ile Cunda’nın
vazgeçilmezi.. Enfes kurabiye ve tatlı çeşitleriyle, akşam kahvesi için
gidilmesi gereken yerler arasında..
Otantik dış
görünümüyle Cunda merkezde göz kamaştırıcı bir mekan.. Pembe panjurları,
beyaz masa ve mavi sandalyeleriyle adeta bir renk cümbüşü.. Ayrıca dış mekanda
yer alan masaların üzerinde renkli ve ışıklı kelebekler var. Her sene bu
konsept değişiyor. Daha önceden rengarenk şemsiyeler süslüyordu..
Damla sakızlı
ve lor peynirli kurabiye
ile orta bir Türk kahvesi tercih ediyoruz. Kurabiyelerin lezzetini yazı ile
anlatamayacağım, mutlaka denenmesini tavsiye ederim.
Karadeniz Pastanesi‘nde pek çok ürün mevcut; Lor peynirli kurabiye, damla sakızlı kurabiye, lor tatlısı, Kavala kurabiyesi, cevizli dolgulu kurabiye, yaş pastalar ve daha bir çok tatlı çeşidi..
Tüm bu
güzellikleri ve huzuru ardımızda bırakıp dönüş yoluna koyuluyoruz…
Bir daha, bir
daha gelebilmek umuduyla…
Hoşça kal
güzel Cunda..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder